Bu çalışma, geleneksel çerçevelerin sınırlılıklarına meydan okuyarak, Justin Rosenberg’in Toplumsal Çoğulluk Teorisi (TÇT) ve “kombinasyon” kavramından yararlanarak, kültürel melezleşmeyi göç süreçlerini anlamak için merkezi bir analitik kavram olarak önermektedir. Türkiye’deki Suriyeli göçü vakasını inceleyen çalışma, melezleşmenin, TÇT’nin öngördüğü etkileşimden doğan kombinasyon olarak, göçmenlerin ve ev sahibi toplumun karşılıklı etkileşimlerle yeni kültürel, sosyal ve ekonomik formları nasıl birlikte oluşturduklarını analiz eder. Nitel bir araştırma yaklaşımıyla yürütülen bu çalışmada, hem Suriyeli göçmenler hem de ev sahibi toplum üyelerinden olmak üzere, farklı demografik ve coğrafi özelliklere sahip toplam 16 katılımcıyla yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, ikincil kaynak analiziyle bulgular desteklenmiştir Bu çalışma, melezleşmeyi, TÇT’nin öngördüğü etkileşimlerin bir çıktısı olan kombinasyon olarak ele alarak, göçmen failliği ekseninde, göçmenler ve ev sahibi toplumun yeni kültürel, sosyal ve ekonomik formları nasıl birlikte ürettiğini analiz etmektedir. Ampirik bulgular, bu kombinasyon sürecinin somut örneklerini ortaya koymaktadır: Mutfakta “Şam Dürümü” gibi melez lezzetlerin ortaya çıkışı; müzikte Arap makamlarıyla Türk ezgilerinin harmanlandığı yeni tarzların oluşması; gündelik dilde Türkçe-Arapça kod değiştirme pratiklerinin yaygınlaşması ve ekonomide hem yerel hem de Suriye’ye özgü iş modellerini birleştiren melez girişimlerin belirmesi bu sürecin başlıca göstergelerinden kabul edilebilir. Melezleşmenin küresel bir dinamik olduğunu göstermek için, Almanya, ABD ve İngiltere gibi farklı küresel göç bağlamlarıyla karşılaştırmalı analiz sunulmaktadır. Nihayetinde makale, melezleşme perspektifinin göçmen failliğini, karşılıklı dönüşümü ve kültürel sentezi daha iyi kavranmasını sağlayarak göç teorisini zenginleştirdiğini ve 21. yüzyılın karmaşık göç gerçekleriyle daha uyumlu, etkili politika çerçeveleri geliştirmek için zemin sunduğunu savunmaktadır.
