Göç ve refah devleti arasında yoğun bir ilişki bulunmaktadır. II. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın yeniden inşası sürecinde Batı Avrupa ülkeleri işçi göçü ithal etmiştir. Bu süreç ekonomik büyüme, kalkınma ve sosyal refahı artırmanın anahtarı olmak ile birlikte refah devletlerini de güçlendirmiştir. Refah devletinin güçlenmesi göçmenlere yönelik yardımları artırmıştır. Her ülkenin gerek kendi göç tarihi gerekse refah devlet yapısından ötürü ortak bir göç politikası ya da uyum politikası söz konusu değildir. Ülkeden ülkeye göçü kabul etme ve göçü yönetme şekli farklılıklar göstermiştir. Bu çalışma refah devlet modellerinde baskın olan ülke örnekleri üzerinden refah devletlerinde göçmenlere yönelik uyum politikaların ne düzeyde olduğu ve bu ülkelerde göçmenlerin uyumla ilgili sorunlarının neler olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ülkelerin içinde bulundukları refah devletleri göçmenlere yönelik tutumlarında son derece etkili olmuştur. Liberal modelin öncü ülkelerinden ve göçmen ülkesi olarak bilinen Amerika’da göçmen uyumuna yönelik uygulamalar daha çok dil öğrenme ile ilişkilendirmiştir. Göçmenlere yönelik birçok yük ve politika piyasaya devrolmuştur.  Evrensel prensibe dayalı İskandinav modelde herkese eşit hizmet sağlanıp, göçmenlere birçok uyumlaştırıcı politika gerçekleştirmiştir. Toplumsal huzur ve iyi yaşam standartlarının toplumun yekûnun de görülmesi herkese adil hizmet sağlama ile gerçekleştirilmiştir. Bireysel yapılanma, prim ve sosyal sigortayı esas alan muhafazakâr modelde daha çok refah politikaları hak ediş üzerinden yürümüştür. Sağlanan birçok yardım ve hizmet göçmen emeğinden faydalanma nispetinde olmuştur. Türkiye gibi refah devleti sistemlerine sonradan dâhil olabilmiş ülkelerde ise göç ve uyum politikaları AB girme süreci ile oluşmaya başlamış ve Suriyeli göçü ile büyük ölçüde şekillenmiştir.

Author